14 Şubat 2013 Perşembe

Bugün söylemek istediklerim böyle duygulu, ağlamalı, özlemeli değil. 
Öğrencisini zerre kadar düşünmeyen bi fakülteyi anlatıcam size.

Bilen bilir. Bilgisayar mühendisliği okuyorum Selçuk Üniversitesinde.
2. öğretimim.

Selçuk Üni. Mühendislik Fakültesi, şehir bölge planlama dahil 12 bölüm barındıran bi fakülte. 2 3 bölüm dışında da bütün bölümlerin 2. öğretimleri de mevcut.

Ayışığı adında büyük bi kantini vardı fakültenin. Eskiden... Baya büyük ve kampüs çapında ünlü bi kantin. Ünlü diyorum çünkü, iletişimde okuyan tanıdıklarımı falan görürdüm bizim kantinde. Amaçları belli tabii ama konumuz o değil. 

Her neyse...
Kantinciler ve dekanlık mahkemelik olunca, yönetim öğrenciyi mağdur etme yolunu seçti. Finallerden bi hafta kadar önce kantin kapandı. 

En zararı itiraf sayfaları gördü tabii millet kantinde bakışamayınca.

Final haftası açılır dediler. Ama açılmadı.
Bütünleme haftası da aynı şekilde. 
Okul açıldı. 10 dakikalık aralarda Yadam'a su almaya koşar oldu insanlar. Ama ne öğrenciler şikayetçi. Ne dekanlık bi çözüm arayışında.

Başka fakültelere gitmeyi de kız/erkek kesme kafasında yaşayan insanlar olduğu sürece zaten bizim fakülteden bi bok olmaz.

Bizim bölümün kızlar tuvaletinin de muslukları bozuk. Işıklar da yanmıyor.
İkinci öğretim olduğumu söylemiş miydim ben?

Ha bi de fakültenin birçok yerinde internet mevcutken BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ DERSLİKLERİNDE internet yok. 

Bizim dersliklerde priz de yok misal. Çevre mühendisliğinde var ama. Birçok bölümün dersliğinde var. Bizde yok.

Bizim dersler dışında sınıfların kapıları da kilitlidir. Perdeler çalınmış geçen dönem. Dersten 1 2 dakika öncesine kadar kapı önünde dikiliyoruz biz.

YANİ ÖĞRENCİSİNİ ZERRE KADAR DÜŞÜNMEYEN Bİ BÖLÜMDE OKUYORUM.

Bu aralar da Gökkuşağı yıkılacak söylentileri dolaşıyor ortada. 
Gökkuşağı üniversitenin alışveriş merkezi. Yemeli, içmeli, marketli filan bi yer.

YIKIN ANASINI SATİM.

Eliniz değmişken bizim fakülteyi de yıkın. Ama dikkat edin, öğrenciler de içeride olsun. Patlatın gitsin komple. Bi yapmadığınız o kaldı zaar.

Ben şimdi bilgisayar organisazyonu çalışmalıyım. Durumlarda düzelme olursa haber veririm. İyakşamlar.

3 Şubat 2013 Pazar




-Baştan uyarıyım tamamen plansız bi yazıydı. Aklıma geldiği şekliyle yazdım.-

Aha da fon müziği sevgili takipçi. Arada dinle bunu. İyi geliyor.

Bi kaç ay öncesine kadar duvarım bu haldeydi. 
Sonra bi gün geldiler bana. Ağlaya ağlaya yırttım hepsini.
Ben çok çabuk ağlıyorum.
İnsanlara çok çabuk güveniyorum.

Çok dağılacak konu böyle. En baştan başlıyım.


Nisan 2012.
Doğum günümden bir hafta, terk edilişimden 6 gün sonrası.
Dersimin olmadığı bi gün. 
Evde yalnızım.
İçimde müthiş bi boşluk, ağlama krizleri, arayışlar filan.
Öyle çok da üzgün değilim, ama pişmanım. 
Hatamın farkına varıp düzeltme kararı almıştım.
O da elime yüzüme bulaştı, bitti işte. 
Boşver zaten kilit noktası o değil.

Neyse işte dersim yok, evdeyim, terk edilmişim. O zamanlar evde sigara da içmiyorum. Elimde olsa kendimi kesicem. 
Gözüme karikatür dergileri takıldı o ara. Bi de bant varsa bi şeyler çıkar ortaya.

Sadece 1 2 dergi ve bantla olcak iş değilmiş ama hiçbi şeyi düşünmeden başladım dergileri karıştırmaya. 
Güzel sayfaları ayırdım.
Koleksiyon falan demedim, yırttım hepsini.
Kaç sayfa lazım bilmiyorum tabii, duvarı komple kaplıycam. 
Gidip duvarın enini boyunu, dergilerin enini boyunu ölçtüm, böldüm çarptım, buldum duvara toplam kaç sayfa yapıştırabileceğimi.
Topladım güzel sayfaları.
Geriye yapıştırmak kaldı.

Boyun uzun ya, bi sandalyeyle tamam en yukarıya bile asarım diyordum ama olmadı. Benim boyun kısaymış meğerse! -1.68 boyum bu arada.-
Bodruma inip merdiveni getirdim. 
2 kat taşıdım ama neler çektim. -45 kiloyum bi de ben, cılız bi şeyim yani.-
Çıkardım merdiveni, kitaplığı çektim, yaptım da yaptım işte. -Ayrıntıya çok dalmışım.-

Bitti.
Sonuç bu fotoğraflar.
Ama bittiğinde kendimi o kadar mutlu hissettim ki, bilemezsin. 
Çok bi nanesi yok evet.
Ama uzun zamandır yapmak istediğim bi şeydi, her şeyini kendim yaptım.
Hem uğraştığım 5 6 saatte de içimdeki o boşluğu hissetmedim.

Asıl gelmek istediği nokta; mutlu olabileceğin şeyler yapak lazım sevgili takipçi.
Belki film izlemek, belki kitap okumak, belki fotoğraf çekmek, belki duvarını Uykusuz sayfalarıyla kaplamak, belki bilmediğin yerlere gitmek.
Tek başına yapmaya cesaretin yoksa en kötü ihtimalle ben varım. 
Ama bi şeyler yapmak lazım. 
Bak yaşımız da geçiyor.

Seni seviyorum sevgili takipçi. 
Kendine dikkat et. 
Mutlu ol.