23 Ekim 2012 Salı

Boş zamanlarımda "hobi" olarak özlüyorum.
-Genelde yani.-

Şöyle bir gerçek var ki: Sevgilinden ayrılmaktan daha beter koyar çok yakın bir arkadaşını kaybetmek.

Şimdi misal benim dedem vefat ettiğinde sevgilimle sadece telefonda konuştuk. Ama panpiş -kod adı: Panpiş- devamsızlıktan kalma pahasına bize geldi. Ben ağladım o sarıldı, ben anlattım o dinledi, ben üzüldüm o teselli etti, ben sigara yaktım o içiyormuş süsü verdik annemlere yakalanmamak için, gece ben uyuyana kadar uyumadı. Şebek şebek davranıp moralimi düzeltti. Sonra misafirlere çay servisi yaptı, boşları topladı. Oğlum.. Kendi dedesi ölmüş gibiydi. Evin kızı gibiydi. Kardeşim gibiydi.

Sonra ben bir gün sevgilimden ayrıldım. Bir insan her allahın günü ağlar zırlar mı bir yıl boyunca?
-Ben yaparım. Ben ağır malım.- 
Peki bir insan her allahın günü karşısındakini teselli etmek için uğraşır mı? 
-Yaptı lan. Yeminle yaptı.- 

İlkokul arkadaşıyız aslında. Ama olay liseden mezun olduğumuz yıl başladı.
Birbirimizin hayatına sıçtık. Ders çalışmadık, çalıştırmadık birbirimize.
Sonuç olarak o endüstri mühendisliği kazandı, ben bilgisayar. Üniversitede de pek değişmedik. Yine gezme tozma heveslisi, yine beraber.
Görenler "ikiz misiniz" derdi lan bize. "ihhihih yok arkadaşız" derdik. Ama ablam kadar severdim panpişi.

-di'li geçmiş zaman kullandım çünkü bir şeyler oldu, bizim aramız bozuldu. O yanlış anladı, ben yanlış anladım, bilendik birbirimize. 2 3 ay konuşmadık hiç.
Nereye/kime gideceğimi, ne yapacağımı şaşırdım süre.
Ağladım, kitap okudum, sigara içtim, blog yazdım, resim yaptım, boş oturdum.
Sonra geçti.
Tam olarak değil tabi ama eskisi gibi kaybolmuş hissetmiyorum.

Bir daha toparlanamadık ama. -Ne yazık ki- Şimdi haftada bir anca görüşüyoruz.

-Yazıyorum, yazıyorum da sonunu bağlayamıyorum yaa. Böyle vurucu bi final olmuyor. Final çalışmalıyım biraz. Madem bitiyor "afili" bir şeyler olsun. Değil mi ama? Bu seferlik böyle olsun, bir dahakine güzel bir final borcum olsun.-

13 Ekim 2012 Cumartesi


Bazen kendimden nefret edebiliyorum. Hatta sık sık nefret edebiliyorum. O kadar zor ki, kendimden nefret ettiğim için seni kırmak, seni kırdığım için kendimden nefret etmek. 
Eskiden de çok sigara içerdim bilirsin. Ama şimdi bir sigarayı ötekiyle yakıyorum. İkinci, bazen üçüncü sigarayı hazır tutuyorum yanımda.
Balkonda içtiğim için paketi yanıma alamıyorum.
Hala babamdan gizli saklı içiyorum sigarayı. Küçük çocuk gibi. Hiç sevmiyorum onu da. Şu yaşıma geldim. Gizli saklı iş yapmak hoşuma gitmiyor.
Müzik de dinliyorum sigara içerken. Ama tek kulaklıkla. 
Komşu teyzenin “yine mi?” serzenişlerini duyuyorum arada. Benim olduğumu bilerek ama bana söylemeden havaya sallıyor bir iki cümle. Cevap verecek oluyorum. Susuyorum.
Keşke hep cevap verebilecekken sussam değil mi? Susabilsem, yutsam söyleyeceklerimi. Ama OLMUYOR. Son sözü ben söylerim ve öyle güzel kırarım ki kalbini. Sinirim geçince bir kez daha kendimden nefret edebileyim diye.
Dedim ya çok zor birinin kendinden nefret etmesi. 
Mesela sen hiç kimse ağladığını, yenilgiyi kabul ettiğini görmesin diye banyoya kapanıp ağladın mı? Hayır değil mi? Ağlama zaten. Sen hiç ağlama tamam mı?
Çok da çabuk ağlarım ben. Bilmiyorsundur. Sana ağlamadığımdan değil ama, o kadar fazla vakit geçirmediğimizden.
Hafızamı siksinler. Hatırlamamam gereken her türlü şeyi hatırlıyorum. Tarihleri, isimleri, olayları, mekanları. Ama değer verdiklerimi. 
Bir de unutmak istemediğim şeyler var. Unutmamak için hatırasını sıcak tuttuğum, belki günlerce ağladığım insanlar, konuşmaları, tavırları, gülüşleri, iyi ya da kötü ama şimdi düşününce, güzel günler.. Yeni hatıralar oluşturmamak için bıraktım her şeyi, herkesi. Tabi ki olmadı. Dedim ya hafıza siksinler. UNUTTUM hepsini. 
Bacaklarım dondu, pencereyi kapatayım.
Akşamları soğuk oluyor. Hava atcam diye incecik giyinme dışarı çıkarken, tamam mı? Ben çok üşüyorum geceleri balkonda sigara içerken. Ama kahve, çay filan yapmaya üşendiğimden hep dolapta soğuk ne varsa onla içiyorum sigarayı. Sonra da çok çabuk hasta oluyorum.
Annem kızıyor, bırak şu zıkkımı diye. Ama üstüme de gelmiyor. Canım annem. Artık annemin yanında da sigara içiyorum bu arada.
Bir zamanlar güzel bir kız yaşarmış. Bir zalimi görmüş ona aldanmış.
Arkaya hüzünlü filan bir şarkı açayım derken bu şarkıyı attı bir arkadaşım. İçimi okumuş. Azcık da sen okusan? Anlatamıyorum ben. Yazıyorum artık. Bu da bir şey. Ama sen okuma, üzerine de alınma. Çünkü sen tek kişi değilsin. Anlatamadım değil mi? Yani tek bir kişiye yazmıyorum.
Bir zamanlar üzdüğüm, kırdığım, kızdırdığım ya da kırıldığım insanlarla da tek tek görüşüyorum. Onu söylemedim. Ben aslında çok fazla şey söylemedim sana. 
Belki bir gün konuşuruz uzun uzuun. Anlatırım hepsini.
Sonra bir sigara yaktı. Bırakmalıyım diye düşündü ama istemiyordu. İstemeden yaptığı tonlarca şey yokmuş gibi. 

                                                                                                                                     09.08.2012

12 Ekim 2012 Cuma

Sana ne kadar küfür etsem az.  
Sizi bir yerden gözüm ısırıyor. Hayatımı sikmiştiniz. Hatırladınız mı?
Sahi unuttun mu sen? 
Unutmasan gelir miydin? 
Tanıyorum ben seni. Gelmezdin. 


Ama ben çok yoruldum. 
Biraz dinlenirsen belki. 
Belki. 
Düşünüyorum, düşünüyorum. Bir yere varamıyorum.
Gitmem lazım. 
Biraz daha kal. 
Elimde olsaydı gitmezdim. 
Gitme.

Çok acıyor. Çok fazla. 
Hayır yardımcı olmuyorsun.
Geri gelmelisin. 
Ben ne yapacağımı bilmiyorum ama sen yanımda olursan.
Belki.
Bilmiyorum.
BEN JACK'İN ÜZGÜN TARAFIYIM.
Sen benim hiçbir şeyimsin.
Her şeyim olabilirdin.
İsteseydin.
İstedin. Olmadı. Neden?
Bana biri açıklasın.
Ya da boşverin.


Sen olmalıydın. Biz mutlu olmalıydık. 
Hak etmiştik.
"2 yıl oldu biteli, unutamıyorum" dememeliydim kimseye.
Sen yoksun, biz mutlu olamadık, her önüme gelene unutamıyorum diyorum.
Dememeliyim.
Belki. 
Burda hayat çok zor.
Sen olmadan her şey zor.
Ben olmadan da zor mu?
Beni hatırla.
İki buçuk yıl -bastırarak söyledim- 
İki buçuk yıl ne çok şey paylaştık senle.
En ufak şeylerde bile.
Hatırla.